Bu, AI tarafından çevrilen bir gönderidir.
Dil Seç
Text summarized by durumis AI
- Marketten asla satın alınmaması gereken sağlıksız yiyecekler var.
- Bitkisel yağlar ve işlenmiş etler, meyve suları gibi yiyecekler çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir.
- Alkol ve un gibi yiyecekler de ölçülü tüketilmelidir ve karaciğer hastalığı olan kişiler kurt ağacı çayı tüketmede dikkatli olmalıdır.
Süpermarkette kesinlikle alınmaması gereken en kötü 8 besin
Süpermarketten kesinlikle satın almamanız gereken en kötü 8 yiyecek hakkında bilgi vereceğim. Herkes süpermarkete gidip ihtiyaç duyduğu yiyecekleri kolayca satın alır. Ancak düşünmeden satın alıp yemek, sağlık sorunlarına yol açabilir. Bugün doktorların bile süpermarketten kesinlikle satın almamalarını söylediği en kötü 8 yiyecekten bahsedeceğim.
Süpermarketin En Kötü Yiyecekleri
Ailemin sağlığı için, dikkatlice tüketmemiz gereken yiyecekleri tam olarak bilmenin çok önemli olduğuna inanıyorum. Her zaman yediğimiz ve içtiğimiz ancak sağlığa zararlı 8 yiyecek hakkında bilgi edinelim.
1. Şişelenmiş Su
Su, vücudumuza giren her şey arasında en önemli maddedir. Şişelenmiş su, her yerde güvenli bir şekilde içilebilir gibi görünüyor ancak kapalı şişelenmiş suda da kanserojen maddeler bulunduğunu biliyor muydunuz?
Şişelenmiş su, uzun süre güneşe maruz bırakılırsa, plastik malzemelerden yapılmış pet şişeler suda eriyerek renk, tat ve koku değişimi gibi bozulmalara neden olabilir veya kötü kokabilir.
Yüksek sıcaklık ve yoğun güneş ışığına maruz kalan dış mekan şişelenmiş suyu içerseniz, kanserojen madde olan formaldehit ve asetaldehit içerebilir.
2. Kanola Yağı, Üzüm Çekirdeği Yağı
Günlük pişirmede olmazsa olmazlardan biri de yemeklik yağdır. Yemeklik yağların çeşitleri çoktur. Bunların arasında en çok yan etki tartışmalarına yol açan ürünler kanola yağı ve üzüm çekirdeği yağıdır.
Üzüm çekirdeği yağı ve kanola yağı, diğer yemeklik yağlara kıyasla ısıya bağlı olarak trans yağ miktarının önemli ölçüde arttığı gözlemlenmiştir. Yağlar havaya uzun süre maruz bırakılırsa, yüksek sıcaklıklara veya nemli ortama maruz kalırsa bozulur.
Bozulma başlayınca yağlardaki iyi maddeler yok olur ve doymamış yağ asitleri gibi vücuda zararlı trans yağlar ve kanserojen madde olan formaldehit gibi maddeler oluşur. Bu da miyokard enfarktüsü, anjina pektoris, inme, ateroskleroz, koroner arter hastalığı, kalp hastalığı, kanser, diyabet, alerjik reaksiyon gibi hastalıklara neden olabilir.
Kanola yağı ve üzüm çekirdeği yağının oksidatif kararlılığı da iyi değildir. Ek olarak kanola yağı, genetiği değiştirilmiş bir üründür.
Genetiği değiştirilmiş gıdaların zararsız olduğu açıklamalarına rağmen, genetiği değiştirilmiş patatesleri 100 gün boyunca deney farelerine yedirdiklerinde, daha fazla tümör oluştuğu, karaciğer, böbrek ve hipofiz bezinde ciddi sorunlar çıktığı, endokrin sistemi bozulduğu, bağışıklık sisteminde bozukluklar, böbrek alerjisi gibi hasarlar olduğu da tespit edildi.
3. Meyve Suyu
Sağlığımız için düzenli olarak içtiğimiz meyve sularının aslında sağlığımızı bozduğu ortaya çıktı.
Bunun nedeni, meyve sularındaki fruktozun insülin direncini artırması ve karın bölgesinde yağlanmaya neden olan hormonları uyarmasıdır. İnsülin direnci arttığında, insülin çok fazla üretilir ve bu da yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, kalp hastalığı, diyabet gibi hastalıklara yol açabilir. Bu nedenle meyve suyu yerine meyveyi olduğu gibi tüketmek daha iyi olacaktır.
4. Peynir
Peynir, kaburga, ahtapot, dükkan, köfte, pizza, hamburger gibi yiyeceklerle mükemmel uyum sağlar ve çeşitli şekillerde kullanılır. Doğal peynir diye düşünüp yediğimiz peynirin aslında yağ yığını olduğunu biliyor muydunuz?
Genellikle peyniri süt yağından yapıldığını düşünürüz. Ancak doğal peynirin malzemesi taze süt iken, içine bir damla süt bile eklenmemiş peynirler de vardır, bunlara taklit peynir denir.
Bitkisel yağ olan palmiye yağı ve rennet kazein emülgatör gibi gıda katkı maddeleri karışımıyla yapılan taklit peynirler, şekil, tat ve aroma olarak doğal peynire çok benzer. Sıcak olarak pişirildiğinde gerçek peynirden hiç farkı yoktur ve diğer baharatlarla karıştırıldığında ayırt edilmesi de zordur.
Ürünün bileşimini kontrol ettiğinizde, rennet kazein ve palmiye yağı gibi gıda katkı maddeleri varsa, taklit peynir kullanıldığı anlamına gelir.
Aşırı tüketilmesi halinde yüksek tansiyon, yüksek kolesterol gibi damar hastalıklarına yol açabileceği için ürün seçerken dikkatli olmalısınız. Ürün satın almadan önce doğal peynir oranının %90'dan fazla olduğuna dikkat etmelisiniz.
5. Un
Un, ortalama olarak %70-%80 karbonhidrat, %7-%13 protein içeren yüksek karbonhidratlı bir besindir. Glisemik indeksi yüksektir. Vücuda hızlı emilir ve enerjiye dönüştürülme hızı da hızlıdır. Bu durumda kalan enerji tümüyle yağ olarak depolanır, bu nedenle un tüketimi arttığında kilo alma olasılığı yüksektir ve yağlı karaciğer gelişme riski de artar.
Yatay olarak yapılan yiyeceklerin tüketimi, insülinin gereğinden fazla salgılanmasına ve diyabet riskine yol açabilir. Bu nedenle diyabetli hastalar ve obezite gibi altta yatan hastalıkları olan kişiler un tüketimini sınırlamalıdır. Unun içinde gliadin adı verilen bir protein bulunan gluten vardır, bu protein bağırsak mukozasını gevşetir.
Diğer yan etkiler arasında dikkat dağınıklığı, yorgunluk, tiroid sorunları, bağışıklık sistemi zayıflaması sayılabilir. Araştırmalara göre bu yan etkiler yaklaşık 6 ay sürmektedir.
Unu tamamen kesmek mümkün olmasa da tükettiğiniz miktarı yarıya indirmek faydalı olabilir.
6. İşlenmiş Et
2015 yılında Dünya Sağlık Örgütü (WHO), işlenmiş etleri sigara dumanı ile aynı sınıfta yer alan 1. sınıf kanserojen olarak sınıflandırdı. Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı, işlenmiş et tüketimi ile kanser oluşumu arasındaki bağlantıyı araştıran çalışmaların sonuçlarını değerlendirerek, işlenmiş etlerin kolon kanseri riskini artırabileceğine dair kanıtlar sundu ve bu nedenle 1. sınıf kanserojen olarak tanımladı.
İşlenmiş etlerde, etin rengini korumak ve saklamak için kullanılan azotlu sodyum adı verilen bir bileşen bulunur. Bu bileşen, proteinlerdeki amin adı verilen bir bileşenle birleşerek nitrozamin adı verilen güçlü bir kanserojen madde oluşturur. Bu nedenle işlenmiş et tüketmenin kendi başına kolon kanseri riskini istatistiksel olarak artırmadığı söylenebilir, ancak et tüketimi arttıkça risk de artar.
Günlük 50 gr işlenmiş et tüketmek, kolon kanseri ve rektum kanseri riskini %18 artırabilir. Sosis ve sucuk gibi işlenmiş etlerin 1. sınıf kanserojen olarak sınıflandırıldığını bilsek de, bunu kesinlikle tüketmemiz gerekmiyor, önemli olan miktar ve sıklık.
Ayrıca işlenmiş etleri aşırı tüketmek, kanser riskini bir kenara bırakırsak, kalp-damar hastalığı veya obezite gibi sorunlara da yol açabilir. Bu nedenle işlenmiş etleri sık sık tüketmekten kaçınmak en iyisi olacaktır.
7. Kuşburnu Çayı
Kuşburnu çayı, alkolü parçalayıcı özelliğe sahiptir. Bu nedenle alkol almadan önce veya sonra tüketilmesi, alkolün etkilerini azaltmada oldukça etkilidir. Kuşburnu, amfepropin ve hovenitins içerir. Bu da alkolün neden olduğu karaciğer hasarına çok faydalıdır. Romatoid artrit, kas ağrısı, kabızlık, sindirim sistemi sorunları, yorgunluk, sarılık gibi sorunlara da oldukça etkilidir. Ancak kuşburnu için dikkat edilmesi gereken noktalar ve yan etkiler de vardır.
Zaten karaciğer hastalığı olan veya karaciğer enzimleri yüksek kişiler kuşburnu çayını içmemelidir. Sağlığını korumak için kuşburnu suyu içen birçok insan vardır, ancak bu da karaciğer sorunu olan kişiler için risk oluşturabilir. Ayrıca çoğu çayda kafein bulunur ve kahveye göre daha düşük düzeyde olsa da, su gibi sık tüketilmesi halinde günlük alım miktarını aşabilir.
8. Alkol
Alkol, etanolden yapılan içecekleri ifade eder. Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen uyuşturucu maddeler arasında yer almaktadır. Bazı insanlar alkolün tadını severken, bazıları da ruh hallerini iyileştirmek için veya sadece içki sohbetinin keyfini çıkarmak için alkol tüketirler.
Alkol, sigara gibi, Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı tarafından 1. sınıf kanserojen olarak tanımlanmıştır. Alkolün neden olduğu kanserler arasında ağız kanseri, yutak kanseri, gırtlak kanseri, karaciğer kanseri, kolon kanseri, meme kanseri, pankreas kanseri, akciğer kanseri gibi birçok kanser türü yer almaktadır.
Alkolün metabolizma ürünü olan asetaldehit, vücudumuzda zehirlenmeye yol açan bir maddedir ve kanser hücrelerinin oluşumunu tetikler. Alkol, kanser tekrarlama riskini de artırır. Örneğin mide kanseri hastaları, içki miktarlarını veya sıklıklarını azalttıklarında, kalp-damar hastalığı riskini de azaltırlar.
Son yıllarda, belli ölçüde alkolün sağlıklı olduğunu söyleyen bilgiler yaygınlaştığı için, alkole karşı daha hoşgörülü bir yaklaşım benimsenmesi doğrudur. Ancak son zamanlarda uzmanlar, belli ölçüde alkolün bile kabul edilebilir olmadığını belirtiyorlar.
2017 yılında Amerikan Klinik Onkoloji Derneği, günde bir veya iki bardak alkolün bile kanser riskini artırabileceğine dair araştırma sonuçlarını yayınladı. Son olarak güncellenen Kore Kanser Önleme Kılavuzu da az miktarda bile olsa alkol alınmamasını önermektedir. Sağlığınız için mümkünse alkol almaktan kaçının, mutlaka içmeniz gerekiyorsa sağlığınızı çok fazla etkilemeyecek bir miktarda sınırlandırmanız en iyisi olacaktır.